Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
Anasayfamekke devri 1 <a href=GaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
Kimler hatta?
Toplam 4 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 4 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 18 kişi C.tesi Mayıs 12, 2012 3:30 pm tarihinde online oldu.
En son konular
» Beldemizden 2 Vefat Haberi
mekke devri 1 Icon_minitimeSalı Ağus. 12, 2008 1:34 am tarafından admin

» peygamber efndimizin vefatı 2.
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:12 am tarafından sari_seytan

» peygamber efndimizin vafatı
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:12 am tarafından sari_seytan

» veda haccı
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:11 am tarafından sari_seytan

» peygamber efendimizin evlenmesi
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:09 am tarafından sari_seytan

» peygamber efendimizin gençliği
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:09 am tarafından sari_seytan

» peygamber efendimizin çocukluğu 2.
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:08 am tarafından sari_seytan

» peygamber efendimizin çocukluğu 1.
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:07 am tarafından sari_seytan

» İsimleri ve künyeleri
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:06 am tarafından sari_seytan

» mübarek soyu
mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 10:06 am tarafından sari_seytan

REKLAMLAR
ALLAH(c.c.) İSİMLERİ
En iyi yollayıcılar
sari_seytan
mekke devri 1 Vote_lcapmekke devri 1 Voting_barmekke devri 1 Vote_rcap 
admin
mekke devri 1 Vote_lcapmekke devri 1 Voting_barmekke devri 1 Vote_rcap 
alidogan
mekke devri 1 Vote_lcapmekke devri 1 Voting_barmekke devri 1 Vote_rcap 
tacettinkurt
mekke devri 1 Vote_lcapmekke devri 1 Voting_barmekke devri 1 Vote_rcap 
mehmet-1905
mekke devri 1 Vote_lcapmekke devri 1 Voting_barmekke devri 1 Vote_rcap 
<büşra>
mekke devri 1 Vote_lcapmekke devri 1 Voting_barmekke devri 1 Vote_rcap 
gurbet>kusu29
mekke devri 1 Vote_lcapmekke devri 1 Voting_barmekke devri 1 Vote_rcap 
dj yalnız-29
mekke devri 1 Vote_lcapmekke devri 1 Voting_barmekke devri 1 Vote_rcap 
Galeri
mekke devri 1 Empty

 

 mekke devri 1

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
sari_seytan




Erkek
Mesaj Sayısı : 111
Yaş : 28
nerden : istanbul
AD : abdullah
SOYAD : doğan
www.salyazili.tr.gg HİÇ GİRDİNİZMİ : evet
Kayıt tarihi : 04/07/08

mekke devri 1 Empty
MesajKonu: mekke devri 1   mekke devri 1 Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 9:58 am

Muhammed aleyhisselâm vahyin bir müddet kesilmesinden sonra yine Hira Dağına çıkmıştı. Dağdan aşağı inerken bir ses duydu. Başını kaldırıp baktığında Cebrâil aleyhisselâmı gördü. Mübârek kalbi çarparak ve ürpererek evine dönüp; �Beni örtünüz.� dedi ve örtündü. Bu sırada Cebrâil aleyhisselâm Müddessir sûresinin; �Ey örtüye bürünen (Muhammed aleyhisselâm)! Kalk da (kâfirleri Allahü teâlânın azâbı ile) korkut. Rabbini tekbir et, tâzim et! Giydiklerini temiz tut! Haram edeceğim şeylerden sakın! Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma! Rabin için sabret! Sûra üfürüldüğü zaman kâfirlere çok sıkıntılı bir gündür. Onlara kolaylık yoktur...� meâlindeki ilk âyetlerini getirdi. Bundan sonra vahiy aralıksız devâm etti. Kur�ân-ı kerîm âyetleri, 22 sene 2 ay 22 gün süren bir müddet içerisinde vahyedilip tamamlandı.

Muhammed aleyhisselâm, �ümmî� idi. Yâni kitap okumamış, yazı yazmamış, kimseden ders görmemişti. Mekke�de doğup büyüyüp, belli kimseler arasında yetişip, seyâhat etmemişken, Tevrat�ta ve İncil�de, Yunan ve Roma devirlerinde yazılmış kitaplarda bulunan bilgilerden, hâdiselerden haber verdi. İslâmiyeti bildirmek için, hicretin altıncı senesinde Rum, İran ve Habeş hükümdârlarına ve diğer Arap pâdişahlarına mektuplar gönderdi. Hizmetine altmıştan ziyâde yabancı elçi gelmiştir. Bu husûsu Allahü teâlâ Kur�ân-ı kerîm�de meâlen şöyle bildiriyor: �Sen bu Kur�ân-ı kerîm gelmeden önce, bir kitap okumadın. Yazı yazmadın. Okur yazar olsaydın, başkalarından öğrendin diyebilirlerdi.� (Ankebut sûresi: 48). Hadîs-i şerîfte de; �Ben ümmî peygamber Muhammed�im... Benden sonra peygamber yoktur.� buyruldu. Yine Kur�ân-ı kerîm�de şöyle buyrulmaktadır:

O (Muhammed aleyhisselâm) kendiliğinden konuşmamaktadır. O�nun sözleri, O�na bir vahy ile bildirilmekte, öğretilmektedir. (Necm sûresi: 3-4)

Peygamber efendimize vahyin gelmesinden sonra ilk îmân eden hazret-i Hadîce oldu. Cebrâil aleyhisselâm ilk vahyi getirdiği sıralarda Peygamberimize abdestin nasıl alınacağını öğretti. Sonra da O�nunla birlikte iki rekat namaz kıldı. Muhammed aleyhisselâm Cebrâil aleyhisselâmdan öğrendiği gibi abdest almayı ve kıldıkları iki rekat namazı hazret-i Hadîce�ye de öğretti. Ona imam olup bu iki rekat namazı kıldırdı. Bu sırada henüz beş vakit namaz emredilmemişti. Sâdece sabah ve ikindide iki vakit namaz kılınıyordu. Onları bu şekilde namaz kılarken gören hazret-i Ali de Müslüman oldu. Peygamber efendimiz insanları İslâma dâvet işine önce yakınlarından ve samîmî dostlarından başladı. Hazret-i Hadîce�den ve hazret-i Ali�den sonra âzâtlı kölesi Zeyd bin Hârise, eski dostu ve yakın arkadaşı hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Osman, Abdurrahmân bin Avf, Sa�d bin Ebi Vakkâs, Zübeyr bin Avvâm, Talha bin Ubeydullah Müslüman oldular. Hazret-i Hadîce�den sonra Müslüman olan bu sekiz kişiye �Sâbıkûn-i İslâm�, yâni ilk Müslümanlar denir.

Muhammed aleyhisselâm, insanları İslâma dâvet et emrinden sonra halkı gizlice İslâma dâvet etti. İnsanlar birer ikişer Müslüman oluyordu. Bu ilk yıllarda Müslümanların sayısı ancak otuza ulaşmıştı.

Bir müddet sonra; �Yakın akrabânı Allah�ın azâbı ile korkutarak, onları hak dîne çağır.� âyet-i kerîmesi gelince, Muhammed aleyhisselâm akrabâsını dîne dâvet etmek üzere hazret-i Ali vâsıtasıyla onları Ebû Tâlib�in evine çağırdı. Önlerine, bir kişiye yetecek kadar bir tabak yemek ve bir tas süt koydu. Önce kendisi besmele ile başlayıp, gelen akrabâsını buyur etti. Gelenler kırk kişi kadar olmasına rağmen o yemek ve süt Muhammed aleyhisselâmın mûcizesi olarak hepsini doyurdu ve hiç eksilmedi. Gelenler bu mûcize karşısında şaşıp kalmışlardı. Yemekten sonra Muhammed aleyhisselâm, akrabâlarınıİslâma dâvet etmek için söze başlamak üzereyken amcası Ebû Leheb düşmanlık ederek; �Biz bugünkü gibi bir sihir görmedik. Akrabânız sizi bir sihirle büyüledi.� dedi. Sözlerine hakâretle devâm edince, dâvetliler dağıldılar.

Bu hâdiseden kısa bir müddet sonra akrabâsını tekrar dâvet etti. Ali radıyallahü anh yine hepsini çağırdı. Önceki gibi yine önlerine yemek kondu. Muhammed aleyhisselâm yemekten sonra ayağa kalkıp; �Hamd, yalnız Allah�a mahsustur. Yardımı ancak O�ndan isterim. O�na inanır, O�na dayanarım. Şüphesiz bilir ve bildiririm ki Allah�tan başka tanrı yoktur. O birdir, O�nun eşi ve ortağı yoktur.� dedikten sonra sözlerine şöyle devâm etti: �Size aslâ yalan söylemiyorum ve doğruyu bildiriyorum... Sizi bir olan ve O�ndan başka ilâh olmayan Allah�a îmân etmeye dâvet ediyorum. Ben O�nun size ve bütün insanlığa gönderdiği peygamberiyim. Vallahi siz, uykuya daldığınız gibi, öleceksiniz. Uykudan uyandığınız gibi de diriltileceksiniz ve bütün yaptıklarınızdan hesâba çekileceksiniz. İyiliklerinizin karşılığında mükâfât, kötülüklerinizin karşılığında da cezâ göreceksiniz. Bunlar da ya Cennet�te ebedî kalmak veya Cehennem�de ebedî kalmaktır. İnsanlardan, âhiret azâbı ile ilk korkuttuğum kimseler sizlersiniz.�

Ebû Tâlib bu sözleri dinledikten sonra; �Sen emrolunduğun şeye devâm et! Seni korumaktan geri durmayacağım. Fakat eski dînimden ayrılmak husûsunda nefsimi bana boyun eğer bulmadım.� dedi. Ebû Leheb hâriç, orada bulunan diğer amcaları ve akrabâsının hepsi yumuşak konuştular. Fakat Ebû Leheb; �Ey Abdülmuttaliboğulları, başkaları O�nun elini tutup mâni olmadan önce siz O�na mâni olun!� gibi daha birçok çirkin sözler söyledi. Onun bu sözleri üzerine Muhammed aleyhisselâmın halası, Ebû Leheb�e; �Ey kardeşim! Kardeşimin oğlunu ve O�nun dînini yardımsız bırakmak sana yakışır mı? Vallahi bugün yaşayan bilginler, Abdülmuttalib�in soyundan bir peygamberin geleceğini bildiriyorlar. İşte O peygamber, budur!� dedi. Ebû Leheb, bu sözler karşısında çirkin konuşmalarına devâm edince, Ebû Tâlib, kızarak; �Ey korkak!Vallahi biz sağ oldukça, O�na yardımcı ve koruyucuyuz!� dedi. Muhammed aleyhisselâma da; �Ey kardeşimin oğlu! İnsanları Rabbine îmâna dâvet etmek istediğin zamânı bilelim, silâhlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız!� dedi. Sonra Muhammed aleyhisselâm tekrar söze başlayıp; �Ey Abdülmuttaliboğulları! Vallahi, Araplar içinde, benim size getirdiğim, dünyâ ve âhiretiniz için hayırlı olan şeyden (yâni bu dinden) daha üstününü ve daha hayırlısını kavmine getirmiş bir kimse yoktur. Ben sizi dile kolay gelen, mîzanda ağır basan iki kelimeyi söylemeye dâvet ediyorum ki o da: Allah�tan başka ilâh olmadığına ve benim O�nun kulu ve resûlü olduğuma şehâdet etmenizdir. Allahü teâlâ sizi buna dâvet etmemi emretti.� buyurup; �O halde hanginiz benim bu dâvetimi kabul eder ve bu yolda yardımcım olur?� dedi.

Kimseden ses çıkmadı, başlarını önlerine eğdiler. Muhammed aleyhisselâm bu sözlerini üç defâ tekrarladı. Her söyleyişinde hazret-i Ali ayağa kalkıp; �Yâ Resûlallah, her ne kadar bunların yaşça en küçüğü isem de sana ben yardımcı olurum!� dedi. Bunun üzerine Muhammed aleyhisselâm hazret-i Ali�nin elinden tuttu. Diğerleriyse hayret içinde ve alaylı alaylı gülerek dağıldılar.

Peygamberliğin dördüncü yılında: �Sana emrolunan şeyi açıkla, baş ağrıtırcasına anlat, müşriklere aldırma.� (Hicr sûresi: 4) meâlindeki ilâhî emir gelince, Mekkelileri açıktan açığa İslâma dâvet etmeye başladı. Vahyolunan âyetleri açıkça okuyor ve herkese, hak din olan İslâmı kabul etmelerini söylüyordu. İlk sıralarda îmân edenler az oldu. Îmân etmeyenler de önce O�ndan alâkalarını kesmediler. Allahü teâlâya ibâdet edilmesini emreden âyetler gelince, bunları işiten Kureyş kavmi Muhammed aleyhisselâmın doğru sözlü ve yüksek ahlâk sâhibi olduğunu bildikleri halde O�ndan yüz çevirdiler ve düşman kesildiler.

Muhammed aleyhisselâm insanların bu inkarcı tutumu karşısında onları dâimâ îmâna dâvet ediyordu ve Mekkelilerden bir kısmı îmânla şerefleniyordu. Yine bir gün Safâ Tepesi üzerine çıktı. Yüksek ve gür bir sedâ ile; �Ey Kureyş topluluğu buraya geliniz, toplanınız, size mühim bir haberim var.� diye seslendi. Bunun üzerine kabîleler merakla koşup orada toplandılar. Hayretle bakmaya, merakla beklemeye başladılar. �Ey Muhammed-ül emîn! Bizi buraya niçin topladın, neyi haber vereceksin?� diye sordular. Muhammed aleyhisselâm; �Ey Kureyş kabîleleri!� hitâbıyla konuşmaya başlayınca herkes büyük bir dikkatle dinlemeye başladı. Onlara; �Benimle sizin hâliniz, düşmanı görünce, âilesine haber vermek üzere koşan ve düşmanın kendisinden önce âilesine ulaşıp zarar vermesinden korkarak; �Yâ sabâhâh (ey topluluklar).� diye haykıran bir kimsenin hâline benzer. Ey Kureyş topluluğu ben size şu dağın ardında bir düşman ordusu var, üzerinize hücûm etmek üzeredir desem bana inanır mısınız?� dedi. �Evet inanırız, çünkü sende şimdiye kadar doğruluktan başka bir şey görmedik. Senin yalan söylediğini hiç görmedik!� dediler.

Muhammed aleyhisselâm bu umûmî hitaptan sonra, bütün Kureyş kabîlelerinin ismini; �Ey Haşimoğulları! Ey Abdümenâfoğulları! Ey Abdülmuttaliboğulları!...� şeklinde sayarak; �Ben size önümüzdeki şiddetli azâbın bildiricisiyim. Allahü teâlâ bana; �En yakın akrabâlarını âhiret azâbı ile korkut!� emrini verdi. Sizi Lâ ilâhe illallah vahdehû lâ şerike leh (Allah birdir, O�ndan başka hiçbir ilâh yoktur) diyerek îmân etmeye dâvet ediyorum. Ben de O�nun kulu ve resûlüyüm. Eğer buna îmân ederseniz Cennet�e gideceksiniz. Siz Lâ ilâhe illallah demedikçe ben size ne dünyâda bir fâide, ne de âhirette bir nasip sağlayabilirim!� dedi. Dinleyen kabîleler arasından Ebû Leheb; �Bizi buraya bunun için mi topladın?� diyerek, yerden aldığı taşı Muhammed aleyhisselâma attı. Diğerlerinden o anda böyle bir muhâlefet gelmedi. Aralarında konuşarak dağıldılar. Ebû Leheb�in gösterdiği inkâr ve düşmanlık üzerine daha sonra; �Ebû Leheb�in elleri kurusun, zâten kurudu...� diye başlayan Tebbet sûresi nâzil oldu.

Muhammed aleyhisselâm bütün insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilip, insanları açıkça İslâma dâvet etmesi emredildiği zaman, bütün insanlık âlemi dînî, rûhî, içtimâî ve siyâsî bakımlardan yaygın bir karanlık, tam bir câhiliyyet, taşkınlık, azgınlık ve sapıklık içerisinde bulunmakta idi. O zaman dünyâ üzerinde göze çarpan belli başlı devletlerden Bizans, İran, Mısır, Hindistan, İskenderiye, Mezopotamya, Çin ve benzerlerinde yaşayan insanlar inançsızlığın veya bâtıl inançların içinde çırpınan ve ne yaptığını bilmeyen azgınlar hâline gelmişti. Âlem öylesine kararmış ve zulmet öyle kesifleşmişti ki insanlar; her şeyin yaratıcısı olan Allah�a îmân ve ibâdet etmek yerine, kâinatta cereyan eden hâdiselere veAllahü teâlânın yarattığı eşyâya tapıyorlardı. Zavallı insanlık yıldızlara, ateşe, elleriyle yonttukları taştan ve tahtadan putlara �ilâh� diye secde ediyordu... Sınıflara ayrılan insanlardan kuvvetliler zayıfları korkunç bir tahakkümle eziyordu.

Dünyâ üzerinde siyasî, coğrafî ve ticârî bakımdan mühim bir yer tutan Arabistan�da da durum diğer yerlerden farksızdı. O zaman Arabistan�da insanlar inanç bakımından bâzı değişiklikler gösteriyordu. Bir kısmı tamâmen inançsız ve dünyâ hayâtından başka bir şey kabul etmiyordu. Bir kısmı ise Allah�a ve âhiret gününe inanıyor, fakat insandan bir peygamberin geleceğini kabul etmiyordu. Bir kısmı da Allah�a inanıyor âhirete inanmıyordu. Diğer büyük bir kısmı da Allah�a şirk koşarak putlara tapıyordu. Müşriklerin herbirinin evinde bir put bulunuyordu. Kâbe�ye de 360 put konulmuştu. Bütün bunlardan başka İbrâhim�in (aleyhisselâm) bildirdiği din üzere olan ve �Hanîfler� denilen ve putlardan uzak duran kimseler de vardı.

Cahiliyye devri denilen bu zamanda Arabistan�da insanlar genellikle göçebe hayâtı yaşıyorlardı ve kabîlelere bölünmüşlerdi. Devamlı çekişme hâlinde bulunan bu kabîleler, baskın ve yağmacılığı âdetâ kendileri için bir geçim vâsıtası kabul etmişlerdi. Aralarında zulmün ve yağmacılığın yaygınlaştığı kabîlelerden meydana gelen Arabistan�da siyâsî bir nizam, içtimâî bir düzen de yoktu. Yine bu sırada, dünyânın diğer yerlerinde olduğu gibi, Arabistan�da da ahlâksızlık son haddine ulaşmıştı. İçki, kumar, zinâ, hırsızlık, zulüm, yalan ve ahlâksızlık nâmına ne varsa alabildiğine yaygınlaşmıştı. Zulme, güçlünün güçsüze karşı kullandığı en amansız ve tüyler ürpertici bir vâsıta olarak başvuruluyor, kadın basit bir mal gibi alınıp satılıyordu. Bir kısmı da kız çocuklarının doğmasını bir felâket ve yüz karası sayıyorlardı. Bu korkunç telakkî o dereceye çıkmıştı ki, küçük kız çocuklarını, kumlar üzerinde açtıkları çukurlara diri diri yatırıp; �Babacığım! Babacığım!� diyerek boyunlarına sarılmalarına ve acı acı feryâd etmelerine hiç kulak asmadan üzerlerini toprakla kapatarak ölüme terk etmekte en ufak bir vicdan azâbı duymuyorlardı. Netîce îtibâriyle o zamânın insanları arasında şefkat, merhamet, iyilik ve adâlet gibi güzel hasletler yok olmuş gibiydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
mekke devri 1
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» mekke devri 4
» mekke devri 2
» mekke devri 3

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: İSLAM KONULARI :: DİNİ BİLGİLER-
Buraya geçin: