Salyazı Kasabası Köse Bayburt karayolunun geçtiği Mormuç ovasının kuzeyinde kurulmuş şirin bir beldemizdir . 100. Yıl göleti beldenin güneyindedir .Asil adı POTOS, daha sonra Posus, nihayet Cumhuriyet döneminde Mormuç ovasının Sal şeklinde uzanmasından dolayı adını alarak Salyazı olmuştur.
Salyazı Kasabası, Doğu Karadeniz Bölgesinin iç kısımlarında yer alan bir yerleşim merkezidir .İdari olarak Gümüşhane ilinin Köse ilçesine bağlı olan, Salyazı Kasabası, Kuzeyde Gümüşhane, Doğu ve Güneydoğusunda Bayburt ili ile kuzeyinde Altıntaş Köyü,batısında Oylumdere Köyü, güney batısında Örenşar köyleri ile sınırdır .
Gümüşhane il merkezine 67 km. uzaklıkta olan Kasaba merkezi, Bayburt il merkezine 35 km., Erzincan il merkezine 119 km. ve Trabzon il merkezine 177 km. uzaklıktadır. Kasabaya ulaşım karayolunun dışında, 177 km. mesafedeki Trabzon Havalimanı ile de sağlanır . Belde ve yakınındaki köylerde Erzurum-Bayburt ve Azeri Lehçesine yakın bir dil konuşulur.
Salyazının kuruluşu Persler , Roma, Bizans, Selçuklular ve nihayet Osmanlıları kapsamaktadır. Osmanlı kayıtlarında 16. yy. da burada yaşayanların çoğunluğunu Hıristiyan halkın teşekkül ettirdiğini ve burada bir değirmen ile bir boya hanenin olduğunu anlamaktayız. Kasabanın batı kesiminde bulunan Kilise tepe ve güney . doğusunda ki yaz tepelerinde yapılan kazılarda, Roma dönemine ait sütun ve seramik kalıntılarına rastlanmıştır .Bu da Salyazının aslında daha önceki dönemlerde yerleşme yeri olduğunu göstermektedir .
Salyazı kasabasının tarihi durumu, daha önce bağlı bulunduğu Kelkit ilçesinin tarihi durumu ile aynıdır .Salyazı, sırası ile Hitit, Asur , Makedonya, Roma ve Bizans hakimiyetine girmiştir . Selçuklular ile başlayan Türk hakimiyeti ise İlhanlılar , Akkoyunlu ve Osmanlı şeklinde devam etmiştir. Salyazı, 1473 Otlukbeli savaşı ile Osmanlıya geçmiş ise de daha sonra yörede Akkoyunlu ve Safevi devletleri hakimiyet kurmuş ve 1514 yılında Yavuz
Sultan Selim zamanında Osmanlı hakimiyeti kesinleşmiştir .1071 Malazgirt zaferinden sonra Mengücek Beyliği sınırlan içerisinde yer alan Salyazı, 1514 yılında Bayburt sancağının kurulmasıyla bu sancağa bağlı Kelkit kazasının bir köyü olmuştur .Salyazı, daha sonra 1869 yılına kadara Erzurum Eyaleti, Erzincan Sancağına bağlı kalmış, 1869da yapılan bir idari düzenleme ile Şiran kazası ile birlikte Trabzon Vilayeti, Gümüşhane Sancağına bağlanarak yine Kelkit ilçesinin bir köyü olarak idari yapısını sürdürmüştür .
22 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar tarafından işgal edilen Salyazı, 17 Şubat
1918de bu işgalden kurtarılmıştır .1968 yılında belediye teşkilatına kavuşan Salyazı, 1988 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile ilçe yapılan Köseye idari olarak bağlanmıştır
2000 genel nüfus sayımına göre nüfusu 5054tür . Salyazı, gerek iklim gerekse bitki örtüsü bakımından Karadeniz iklime ve karasal iklim arasında bir geçiş gösterse de hakim iklim tipi karasal iklimdir. Yıllık ortalama sıcaklığı 7.5 °c, yıllık yağış miktarı ise 370 mm. dir .İlçe merkezi, ortalama yüksekliği 1700 m.dir .
Kasaba topraklan yaklaşık 80.5 hektarlık bir alana sahip Salyazının yeryüzü şekilleri dağ ve ovalık kesim olmak üzere iki bölüme ayrılır .Bunlar bağlı bulunduğu Köse ilçesinin kuzey kesimindeki dağlar ve bu dağların güneyindeki ovalık alanlardır .
Gümüşhane dağları diye anılan sıradağlardan birisi ve aynı zamanda, Doğu Karadeniz havzası dağlarının en güneyinde yer alan Köse Dağı, güney doğusunda yer alan Salyazı Ovası yani Mormuç Ovasını doğu ve batıdan sınırlamaktadır .
Salyazı topraklarının büyük bir bölümü Mormuç Ovasında yer almaktadır .2000-2500 m. yükseklikteki Köse Dağı geçidi, Trabzon ve Gümüşhane illeri ile Erzincan ilini bir birine bağlayan, dolayısıyla Doğu Karadeniz ile Doğu Anadoluyu bir birine bağlayan önemli bir geçittir . Salyazı kasabasında ovalık alan oldukça fazladır .Aynı zamanda Yeşilırmak havzasının yukarı kesimini de oluşturan Mormuç ve Köse Ovalarında, daha çok hububat ekimi yaygındır . Salyazı genel yüzölçümünün önemli bir bölümünü kaplayan engebeli alanlar , daha çok kasabanın kuzeyinde yer almaktadır . Dağlık engebeli alanların dışında kalan sahalarda hakim bitki örtüsü steptir . Salyazı kasabasının üzerine kurulu bulunduğu geniş ovalık alanda, sulama suyu kısıtlılığı nedeniyle daha çok kuru tarım yapılıyordu. Son yıllarda kasaba sınırlan içerisinde yapımı gerçekleştirilen 100.yıl sulama göledi ile kısmen sulu tarıma geçilmiştir .
Salyazı Kasabasının ekonomisi genel olarak tarım ve hayvancılığa dayanır. Tarım ürünlerinde buğday, fasulye ve patates üretimi önemlidir .Hayvancılıkta ise daha çok büyük baş hayvancılık yapılır .Süt ve besi hayvancılığı yaygındır .İlçenin ticari hayatı, nakliyecilik, küçük çaplı çarşı esnafçılığı ve şehirler arası otobüs işletmeciliğinden ibarettir .
Sanayi tesisi olarak, mandıra işletmeciliği kayda değer yegane tesistir .Salyazı kasabasında 1988 yılında yapımına başlanan stol tipi havaalanın alt yapı çalışmaları tamamlanmış ve tel örgü içerisine alınmıştır . Salyazı halkının ihtiyacı olan her türlü tüketim malları bağlı bulunduğu ilçe merkezinden ve çevre illerden karşılanmaktadır .Yöreye sebze daha çok Çukurova bölgesinden gelmektedir.
Salyazı, göç veren önemli merkezlerden birisidir .Göçün nedenleri arasında başlıca uzun ve sert geçen kış ayları sayılsa da, asıl neden ilçede sanayi yatırımlarının olmayışıdır . Kasabadan göçen aile sayısı, halen oturan aile sayısının 5 katından daha fazladır .
Göçen ailelerin büyük bir çoğunluğu İstanbula yerleşmiş, ve burada dernekler kurarak sosyal faaliyetlerde bulunmaktadırlar . Yazları ise tatillerini geçirmek üzere geri dönen bu ailelerin bazıları kasaba merkezine yazlık ev yaptırmaktadırlar .
Kasabada okur yazarlık oranı oldukça yüksektir. Okulumuz yanı sıra Halk Eğitimi,Özel idare ve Tarım ilçe Müdürlükleri, çeşitli kurslar açarak halka hizmet vermektedir. Salyazı kasabasında, gezilip gürülecek veya mesire yapılacak yerler oldukça fazladır .
Bir uçtan bir uca doğal güzelliklerle süslü olan kasabanın daha çok gezilip gürülecek ve aynı zamanda balık tutulacak en önemli yeri 100. Yıl Göletidir .Kasabada gün batışı ve gün doğuşu da ayrıca izlenilmesi gereken ayrı bir güzelliktir . Kasabada mesire yeri olarak daha çok dağlık ve ovalık alan içerisine serpiştirilmiş pınar başlandır .Buz gibi kaynak suları bulunan bu alanlar daha çok yaz aylarında yeşilin her tonuyla bezelidir .Çar ve çarşaflı kadınların, evlerde ayrı bir bölüm oluşturan tandırlarda kete, golot ve lavaş pişirmeleri, onlarca yöresel yemek çeşnisi ile günümüz modem mutfaklarına nispet yapar nitelikteki maharetleri görülmeye değer birer gelenektir.